25 Şubat 2013 Pazartesi

SERVET-İ FÜNUN ve fecr- i ati DÖNEMLERİNDE ROMAN HİKAYE


                                         SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNDE ROMAN HİKAYE
Servet-i Fünun romancıları dönemin başlarında hem romantizmin etkisindedirler, hem de baskıcı bir siyasal ortam içinde yaşamışlardır. Bu yüzden önceleri daha çok bireysel konuları işlemişlerdir. Sonraları gerçekçiliğe (realizm) yönelmiş, eserlerinde toplum yaşayışını vermeye başlamışlardır. Toplumun nasıl batılılaştığını; batılaşmanın yanlış anlaşıldığını anlatmış; batılı aile ve toplum yaşantısının doğru örneklerini göstermeye çalışmışlardır.
Servet-i Fünun döneminin en başarılı romancısı Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)'dir. Uşaklıgil, ünlü romanı Aşk-ı Memnu (1900)'da varlıklı bir ailedeki batılıyaşam biçimini anlatır. Mai ve Siyah(1897) adlıromanında ise o dönemin basını, bir Türk ailesinin yaşayış biçimi ve bir şairin dünyası verilmiştir.
Bu dönem roman ve öykücüleri batılaşmadan sonra aşk konusunu işlemişlerdir.Özellikle Mehmet Rauf (1875-1931) romanlarında bireylerin iç dünyasını ve romantik aşklarıkonu edinmiştir. Onda toplumsal ögeler çok az yer alır; ağırlık psikolojik içeriklidir. Mehmet Rauf'un Eylül (1901) adlı eseri Türk edebiyatının en başarılı psikolojik romanıdır.
Dil ve anlatım, Servet-i Fünun roman ve öyküsünün en zayıf yönüdür. Yazarlarsözlüklerden, unutulmuşArapça, Farsça sözcükleri bulup kullanmışlardır. Tanzimatta Namık Kemal'le başlayan sanatlı anlatımı daha da ağırlaştırmışlardır. Bu yüzden yer yer dil anlaşılmaz duruma gelmiştir.
Servet-i Fünun döneminin öteki roman ve öykü yazarlarını ve başlıca eserlerini şöyle sıralayabiliriz: 
Hüseyin Cahit Yalçın (Roman: Hayal İçinde. Öykü: Hayat-ı Muhayyel),
 
Ahmet Hikmet Müftüoğlu (Roman: Gönül Hanım. Öykü: Haristan ve Gülistan, Çağlayanlar),
Safveti Ziya (Roman: Salon Köşelerinde. Öykü: Bir Tesadüf,
 Kadın Ruhu).

  1. Servet-i Fünun dönemindeki roman ve hikâyeler ise teknik yönden oldukça başarılıdır. Olayların örgüsü, işlenişi ve konuşmalar başarılı bir biçimde verilir. Bu örnekler Batılı nitelikler taşır.
  2. Servet-i Fünun döneminde ise romanlarda aşk, karamsarlık gibi kişisel konular işlenmiştir. Hayâl kırıklığı, üzüntü ve başarısız aşklar, hikâye ve romana giren belirgin temalardır.
  3. Servet-i Fünuncular hem şiirde hem de romanda süslü, sanatlı, ağır bir dil kullanmışlardır. Onlar seçkin bir zümre için eser vermişlerdir.
  4. Servet-i Fünun edebiyatında roman ve hikâyede romantizmin izleri bulunmakla birlikte realizm ve natüralizm akımlarının etkisi vardır.
  5. Servet-i Fünun döneminde yazar, kişiliğini gizler, kesinlikle olaya karışmaz, taraf tutmaz.
  6. Psikolojik tahliller ve tasvirler başarılıdır.
  7. Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul’un çeşitli                                                                  kesimlerinden alınmıştır.
  8. Konularını İstanbul’daki seçkinler tabakasından -özellikle- batılı çevrelerden alırlar. Bu nedenle “Salon edebiyatı” oluşturdukları öne sürülür. Aydınlar için yazmış olmaları, halktan uzaklaşmalarına neden olur.
  9. Romanlarda , içinde yaşanılan toplum yaşantısı dile getirilir. Batıya ayak uydurma yolundaki çabalar, romana konu olur. Sanatçının yol gösterici olduğuna inanan romancılar, batılılaşma sürecinde kendilerine göre uygun buldukları örnekleri romana sokarlar (H. Ziya, Aşk ı Memnu),
  10. Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir.
  11. Tip yaratmada, tasvir ve portrelerde başarı sağlanır.
  12. Roman ve hikâyelerin dili, üslûbu kusurludur. Süslü ve sanatlı anlatım tutkusu ileri ölçüdedir. Estetik uğruna Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar, hikâye ve romanda geniş ölçüde vardır.

Diğer önemli noktalar
Kısa hikâye, bu dönemde edebiyatımıza girer.
Klâsik vak’a ( olay ) hikâyesi, Halit Ziya ile doruk noktaya ulaşır. Hikâyeler, orta halli ve yoksul insanları konu edinir; İstanbul’un dışına çıkılır (H.Ziya, Bir Yazın Tarihi…).

Batılı anlamda Türk romanı bu dönemde yazılır.
Psikolojik romanın ilk örneği, bu devrede görülür (M.Rauf, Eylül). Kişilerin ruh durumları anlatılır ve çözümlenir; sosyal hayat tasvir edilir.
Romanda, sosyal davalara yer verildiğine rastlanmaz. Çevre özelliklerinden ve milli  konulardan yoksundurlar.

Kadına özel ilgi, bu dönemde görülür. Kadın; ev içi romanlarındaki kadın tipleri ve kadınlara ait eşyaların tasviri gibi değişik şekillerde ortaya çıkar. Şahıs ve mekân tasvirlerinde üslûp sanatlı ve süslüdür.

Gerçek hayat sahnelerine yer verilir (H. Cahit, Hayâl içinde). Hayatta görülen ve görülmesi mümkün olan olay ve kişiler anlatılır.

                                                  FECR – İ ATİ DÖNEMİNDE ROMAN HİKAYE
Çok kısa süren Fecr-i Ati döneminde ilk göze çapan yazarlar Yakup Kadri ve Refik Halit'tir. Ancak her ikisi de daha sonra Fecr-i Ati'den ayrılıp, Millî Edebiyat Hareketine katılmışlardır.
Servet-i Fünûncuların Meşrutiyet’in ilan edilmesine rağmen hâlâ suskun kalmaları üzerine edebiyatta ses getirmek için yola çıkan Fecr-i Âticiler ne yazık ki, sonradan anılabilecek ne bir roman ne de romancı bırakabilmişlerdir. Sonraki dönemde Milli Edebiyat cereyanı içinde yer alan Yakup Kadri, Refik Halid gibi büyük nesir ustalarını saymazsak Fecr-i Âtiiçinde öne çıkan romancı hemen hemen hiç yoktur. Fecr-i Âti içinde adını zikredebileceğimiz iki romancı vardır: Cemil Süleyman Alyanakoğlu, İzzet Melih Devrim.

Cemil Süleyman Alyanakoğlu (1886-1940): Fecr-i Âti içinde daha çok roman-hikâye alanında tanınan ve mesleği hekimlik olan Cemil Süleyman Balkan Savaşı’na katılmış ve görevli olarak Mısır, Suriye, Hicaz gibi birçok cepheye gönderilmiştir. Bu aralarda yazdığı hikâyelerle tanınmaya başlayan Cemil Süleyman, görevi nedeniyle İstanbul’dan uzak kalınca 1909-1913 yılları arasında edebiyatta edindiği yeri kaybetmeye başlamıştır.

İzzet Melih Devrim (1887-1966): Doğduğu Girit’ten, çıkan karışıklık sebebiyle ailesiyle birlikte İstanbul’a gelip yerleşmiştir. Lise yıllarında yazdığı şiirler, mecmualarda yayınlanan İzzet Melih, 1908’den sonra tiyatro ve roman yazmaya başlar. “Sermed” ve “Tezad” isimli hikâye ve romanları vardır. İlk zamanlarda kuvvetli ve ümit verici olmasına rağmen o da arkadaşları gibi edebiyat sahasından çabuk ayrılmıştır. (Banarlı, 1971: 1097)

1 - Şiirde olduğu gibi roman ve hikâyede de Fecr-i Âticiler , Servet-i Fünûn sanatçılarının anlayışıyla devam etmişlerdir.
2 –. Fecr – i Ati döneminde yazılan romanlarda Servet-i Fünûn döneminde olduğu gibi Realizm ve Naturalizmin etkisi görülür.
3 - Romanlarda aşk,karamsarlık , hayâl kırıklığı, üzüntü ve başarısız aşklar gibi kişisel konular işlenmiştir.
4 - Servet-i Fünûn dönemindeki romanlarda olduğu gibi yazar, kişiliğini gizler, kesinlikle olaya karışmaz, taraf tutmaz.
5 - Servet-i Fünûn dönemindeki romanlarda olduğu gibi konular, İstanbul ve  İstanbul’un yakın çevrelerinde geçmektedir.
6 - Fecr-i Âti döneminin hikâye ve romanı dil ve anlatım bakımından da, iç ve dış yapı bakımından da Edebiyatı Cedide özelliklerini devam ettirdi. Servet-i Fünûn dönemindeki romanlarda olduğu gibi süslü ve sanatlı anlatım tercih edilmiştir.
7- Fecr-i Âti romanlarında olay örgüsünün, konuların, konuşmaların başarılı bir biçimde yer aldığı görülür. 
8 – Yazılan roman ve hikayeler teknik olarak başarılı ama üslup olarak kusurludur. Dil ve üslupta da yapmacıklığa düşmüşlerdir





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.